Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azaplandırır

 

رَبُّكُمْ اَعْلَمُ بِكُمْۜ اِنْ يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ اَوْ اِنْ يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْۜ وَمَٓا اَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَك۪يلًا ﴿٥٤﴾

 

54- Sizi en iyi Rabbiniz bilir; dilerse size merhamet eder, dilerse sizi azaplandırır. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.

 

Sizi en iyi bilen Rabbinizdir. İçinizi, dışınızı, amellerinizi, niyetlerinizi, düşüncelerinizi, geçmişinizi, geleceğinizi en iyi bilen Allah’tır. Kimi razı etmenin kavgasını veriyorsunuz? Bunu sizden daha iyi bilen Rabbinizdir. Bilesiniz ki Rabbiniz dilerse size merhamet eder, sizi bağışlar, dilerse de size azap eder. Hüküm Ona aittir.

Ey peygamberim, Biz seni onlar üzerine vekil  yapmadık. Senin,  onların cennet, ya da cehenneme gitmeleri konusunda herhangi bir müdahalen, bir yetkin olmadığı gibi bir sorumluluğun da yoktur. Sen onların ne cennete gitmelerine, ne de cehenneme yuvarlanmalarına karar veremezsin. Karar Allah’a aittir. Allah dilerse onları hidâyet eder, dilerse onları dalâlette bırakır.

Tabii onların tercihlerinin karşılığı olarak. Dilerse onlara azap eder, dilerse affeder. Ama O Allah merhametini de, azabını da elbette bir yasaya bağlamış ve o yasasından da kullarını haberdar etmiştir. Kendi yolunu takip edenlere, kendi istediği gibi bir hayat yaşayanlara merhamet edeceğini, aksini yapanlara da azap edeceğini bildirmiştir.

      BASAİRUL KUR’AN

Bu ayet, özetle şunları söyler: “Rabbiniz sizi en iyi bilendir. Dilerse size merhamet eder, dilerse azap eder. Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik.”

Allah, kullarının iç dünyalarını, niyetlerini, amellerini ve gerçek mahiyetlerini en iyi bilendir. Kimin merhamete layık olduğunu, kimin ise azabı hak ettiğini en iyi O takdir eder. Bu, insanların ne yapması gerektiği konusunda mutlak bir bilgelik ve otoritenin sadece Allah’a ait olduğunu gösterir.

Merhamet ve Azap: Merhamet ve azap, tamamen Allah’ın dilemesine bağlıdır. Bu, O’nun sonsuz merhamet sahibi olduğu gibi, aynı zamanda adaletiyle azap edeceği anlamına da gelir. Ancak  bu dileme keyfi değildir. Allah’ın kendi belirlediği yasalar (sünnetullah) ve kulların iradeli tercihleri çerçevesinde gerçekleştiğini belirtir. Bir kişi tövbe eder, doğru yola yönelirse Allah’ın merhametine kavuşur. Eğer ısrarla inkar ve isyan ederse, azabı hak eder.

Peygamber’in Görevi: Ayetin en önemli mesajlarından biri de Hz. Muhammed’in (sav) görevinin sınırlarını çizmesidir. “Biz seni onların üzerine bir vekil olarak göndermedik” ifadesi, Peygamber’in görevinin insanları zorla imana getirmek veya onların amellerinden sorumlu olmak olmadığını vurgular. Peygamberin görevi Allah’ın mesajını insanlara ulaştırmaktır. Onların iman edip etmemesinden sorumlu değildir, çünkü iman bir kalp işidir ve zorla olmaz. Bu, aynı zamanda İslam’da din ve vicdan özgürlüğünün temel ilkelerinden birine işaret eder.

Sonuç olarak, bu ayet, Allah’ın mutlak adaleti ve merhameti ile Peygamber’in tebliğci kimliğini net bir şekilde ortaya koyan bir ayettir. İman, insanın kendi özgür iradesiyle yapacağı bir tercihtir ve kimsenin bu konuda bir başkası üzerinde zorlayıcı bir vekilliği yoktur.

Bu, bir peygamberin kimin azap kimin rahmet göreceğine karar vermek üzere değil, sadece mesajı tebliğ etmek üzere gönderildiğini bildirmektedir. Fakat bu peygamber’in (s.a) böyle bir davranışta bulunduğu ve Allah’ın bu nedenle onu uyardığı anlamına gelmez. Gerçekte bu, müminleri uyarmayı amaçlar.

MEHMET OKUYAN TEFSİRİ

Başa dön tuşu