O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa O’nundur

ibrahim-3.jpg

“O Allah ki, göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. Şiddetli azab dolayısıyla vay küfre sapanlara.” (İbrahim-2)

“Onlar, dünya hayatını ahirete tercih ederler, Allah’ın yolundan alıkoyarlar ve onu çarpıtmak isterler (onda çarpıklık ararlar). İşte onlar, uzak bir sapıklık içindedirler.” (İbrahim-3)

O Allah ki göklerde ve yerde ne varsa hepsinin sahibidir. Tüm varlıkları var eden ve onların boyunlarındaki kulluk iplerinin ucu elinde olandır. Hamde lâyık olandır. Övülmeye, sözü dinlenmeye, kendisine kulluk edilmeye lâyık olandır. Evet işte böyle yüce bir Allah rahmeti gereği kullarını karanlıklardan aydınlığı çıkarmak üzere yeryüzünde kullarından birisine kendi vahyini, kendi kitabını gönderiyor.

Yazıklar olsun o kâfirlere ki onlar bu aydınlık yola tabi olmadıkları için, kitabın ve peygamberin gösterdiği aydınlık bir dünyaya talip olmadıkları için şiddetli bir azabın mahkumu olmuşlardır. Çünkü onlar Aziz ve Hamîd olan Allah’ın aydınlık yoluna, İslâm yoluna girmemişlerdir.

O, göklerde ve yerde bulunan her şeyin sahibidir. İnsanlara muhtaç değildir. İçindeki canlı cansız tüm varlıklarla birlikte evrene egemen olan O’dur:

Kim karanlıklardan çıkıp doğru yolu bulursa O’dur kurtulan. Ayetlerin akışı kâfirleri tehdit etmekle sürüyor, onları çekecekleri şiddetli azaptan sakındırıyor. Vay onların haline. Nimeti inkâr etmelerinin karşılığıdır bu ceza. Karanlıklardan aydınlığa çıkarılmaları için kitapla birlikte peygamber gönderilmesi nimetini inkâr etmelerinin cezası işte bu korkunç azaptır. Halbuki bu nimet yeryüzünde insana bahşedilen en büyük nimettir, insanların şükrü bu nimete karşılık hep yetersiz kalır. Bu yüzden bu nimeti inkâr etmek en büyük suçtur.

FİZİLALİL KUR’AN

Yani, “Onlar Allah’ın yoluna uymak istemezler. Fakat Allah’ın yolunu, kendi arzularına uydurmak için çaba harcarlar, bu yol kendisini öyle bir düzenlemeye tabi tutmalıdır ki, onların tüm teorilerini, arzularını kendi içine almalı ve onların yaşama tarzına uymayan tüm inançları dışlamalıdır; onların tüm alışkanlık, adet ve geleneklerini kutsal kabul etmelidir; onlardan istemedikleri hiçbir şey talep etmemeleridir; kısacası Allah’ın hidayeti onlara itaatkâr köleler bulmalı ve onların şeytani şehvetlerinin istediği yönde hareket etmelidir; aynı zamanda onları ne eleştirmeli, ne de Allah’ın emirlerine uymalarını istemelidir. Onların Allah’ın hidayetini kabul etmeleri için öne sürdükleri şart işte budur.”

TEFHİMUL KURAN

Başa dön tuşu