Hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez

 

مَنِ اهْتَدٰى فَاِنَّمَا يَهْتَد۪ي لِنَفْسِه۪ۚ وَمَنْ ضَلَّ فَاِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَاۜ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ اُخْرٰىۜ وَمَا كُنَّا مُعَذِّب۪ينَ حَتّٰى نَبْعَثَ رَسُولًا ﴿١٥﴾

 

15- Kim hidayete ererse, kendi nefsi için hidayete erer; kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günahkâr, bir başkasının günah yükünü yüklenmez. Biz, bir peygamber gönderinceye kadar (hiçbir topluma) azab edecek değiliz.

 

Kim hidâyete tabi olursa, kendisi için hidâyette olmuş demektir. Kim de saparsa, sapıtırsa o da ancak kendi nefsi için sapmıştır. Allah Ğanî’dir, zengindir. Sizin hidâyetinize, sizin kulluğunuza Onun hiçbir ihtiyacı yoktur, dalâletinizle de Ona bir zarar vermeniz mümkün değildir.

Ve yine şunu da bilesiniz ki hiçbir kimse bir başkasının yükünü yüklenmez. Herkes sadece kendisinden, kendi yaptıklarından sorumlu tutulur. Kimse kimsenin yükünü, günahını paylaşmayacaktır. Ne babanın evlâdına, ne evlâdın babasına, kadının kocasına, ne kocanın hanımına bir hayrı, bir faydası olmayacak.

Tabii âyetin ifadesiyle bir insanın sadece kendisinden, kendi yaptıklarından sorumlu olması, kendi yükünü sadece kendisinin çekmesi demek, başkalarına karşı sorumluluğu sebebiyle hesaba çekilmemesi anlamına gelmeyecektir. Rasûlullah efendimizin çığır açma hadisinden anlıyoruz ki iyi, ya da kötü çığır açanlar, o çığırdan gidenlerin günahları ve sevapları eksilmeksizin bir misli ona yüklenecektir.

Meselâ çocuklarımızın namazından, namazsızlığından, tesettüründen, tesettürsüzlüğünden, içkisinden, kumarından sorumluyuz. Onlara namazı öğretip öğretmediğimden, namaz eğitimi verip vermediğimden, de sorumlu tutulacağım. Ama ben onlara karşı bu görevlerimi yerine getirmişsem onların yaptıklarından sorumlu tutulmayacağım.

     BASAİRUL KUR’AN

Kur’an bir çok yerde kişisel sorumluluk ilkesini sık sık vurgulamıştır. Çünkü hiç kimse ifade ettiklerini tam anlamaksızın körü körüne doğru yola tabi olamaz. Herkes sadece kendi ahlâkî tutumundan sorumludur ve Allah’a karşı kendisi hesap verecektir, başka hiç kimse onun yükünü paylaşmayacaktır. Eğer bir kimse kendi kişisel sorumluluğunu hissedebilirse, diğerleri ne yaparsa yapsın hüküm gününden başarıyla çıkmasını sağlayacak davranışlarda bulunur.

“Biz, bir peygamber göndermedikçe (hiçbir topluma) azab edecek değiliz.”

Bu, Kur’an tarafından zihinlere farklı şekillerde işlenen diğer bir ilkedir. Burada ilâhî adaletin uygulanmasında elçinin önemi vurgulanmaktadır. Çünkü ceza veya mükafaat elçinin getirdiği mesaja göre belirlenmektedir. Bu mesaj ilgili kişilerin lehinde veya aleyhinde bir delil olarak kullanılacaktır. Aksi takdirde insanların cezalandırılması adil olmaz. Çünkü bu durumda insanlar, doğru yola uymalarını gerektiren bilginin kendilerine ulaşmadığı, bu nedenle de cezalandırılmamaları gerektiği özrünü öne sürebilirler. Fakat elçinin daveti belirli bir topluluğa ulaştıktan ve onlar bu daveti reddettikten sonra onlar için hiç bir özür imkanı kalmayacaktır.

    TEFHİMUL KURAN

Başa dön tuşu