“Ve O, yeri yayıp uzatan onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır… “

Ve O, yeri yayıp uzatan onda sarsılmaz-dağlar ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Rad-3)

Yeryüzünün, üzerinde hayatın idamesine yardımcı olan semavi cisimlerle yakın bir münasebette olduğu ve dağların, ırmakların, hayatın idamesiyle karşılıklı, münasebet içinde bulunduğu gerçeği, mahlukatın ayrı ve farklı tanrılar tarafından yaratılmadığının; bağımsız güç ve yetkilere sahip tanrılar tarafından yönetilmediğinin apaçık delilidir. Zira çok açıktır ki, eğer yalnızca Tek Kadir-i Mutlak ve Hakim Allah olmasaydı ayrı ayrı tanrıların oturup da sayısız nesneleri arasında hiçbir çatışma ve uyumsuzluğun olmadığı böyle bir ahenk içinde bir kainat nizamı geliştiremezlerdi.

Tüm harika ve birer gayeye matuf ayetleriyle yeryüzü yaratıcısının hikmet sahibi olduğu gerçeğine apaçık bir delil teşkil eder. Dolayısıyla O’nun insanı, bu en asil mahlukunu hiçbir gaye gütmeden yarattığı düşünülemez. Aynı şekilde O’nun hikmeti yeryüzünün yapısından, dağları, ağaçları, meyveleri, gecesi ve gündüzünden açıkça tezahür etmektedir. Bu durum, insanın yeryüzüne gayesizce yerleştirilmediğini ve kendisine ilişkin gayeyi yerine getirmedikçe bir hiç olacağını göstermektedir. Demek ki insanoğlu bu ilahi gayeyi yerine getirmek konusunda yaratıcısına karşı hesap verecektir.

TEFHİMUL KURAN

İlk sahne insanların kendi bilgileri ve araştırmaları aracılığı ile ancak yakın çağlarda öğrenebildikleri bir gerçeği kapsamaktadır. Buna göre bütün canlılar, en başta da bitkiler erkek ve dişi türlerden oluşurlar. Hatta erkek türü bulunmadığı sanılan bitkilerin bile kendi yapılarında eşlerini barındırdıkları ortaya çıkmıştır. Sahneyle birlikte bu gerçek dış görünüşünü algıladıktan sonra insan aklını yaratılışın sırlarını etraflıca düşünmeye zorlamaktadır.

İkinci sahne birbirini izleyen ve olağanüstü bir düzen içinde biri diğerini bürüyen gece ve gündüz sahnesidir. Bu da insanı tabiat sahnelerini etraflıca düşünmeye; sırlarını çözmeye zorlayan bir etkendir. Çünkü gecenin yaklaşıp gündüzün uzaklaşması ya da tan yerinin ağarıp, gecenin dağılmâsı olayının meydana gelişine alışılmış olmasından dolayı basit bir olay gibi algılanmaktadır. Oysa alışkanlığın yol açtığı hissizliği ve uyuşukluğu bir kenara atıp bu olguyu tekrarın donuklaştırmadığı taze bir bilinçle algılayan bir kimse olağanüstü olaylardan biri olduğunu anlar.

FİZİLALİL KUR’AN

İşte bütün bu anlatılanlarda, bütün bu âyetlerde:

Düşünen kimseler için ibret alınacak âyetler vardır. Tabii düşünen, kafa yoran, aklını kullanan insanlar için bu âyetler bir değer ifade eder.

Bütün bu âyetleriyle rubûbiyetini gündeme getiren Rabbimiz bize diyor ki: Kullarım! Ben mülk elinde olanım!  Göklerin ve yerin mülkü Benimdir! Sizler de sahip olduklarınız da dünyanız da, arzınız da, semanız da, ayınız  güneşiniz de, havanız, suyunuz da, yediğiniz içtiğiniz de hepsi Benimdir! Sizi yaratan, sizi yoktan var eden, şu anda size sunduğum nimetlerimle sizin hayatınızı devam ettiren benim!  Unutmayın ki şu anda üstünde yaşadığınız arzı yaratan ve size boyun eğdiren, sizin emrinize âmâde kılan, onu sizin için bir döşek kılan, yayan Benim!

Ama unutmayın ki Ben istediğim için arz size boyun bükmektedir. Ben istediğim için gece ve gündüz sizin emrinizdedir. Ben istediğim için bu dağlar, bu nehirler, bu meyveler ve sebzeler size sunulmaktadır. Bütün bunları sizin emrinize âmâde kılanın Ben olduğumu, Benim sayemde bunlara ulaştığınızı unutmayın. Yerken, içerken, gezerken, dolaşırken, yatarken, kalkarken hep bu niyet içinde olun. Bana kul olduğunuzu unutmadan yaşayın diyor Rabbimiz.

BASAİRUL KUR’AN

Başa dön tuşu