Bursa’da Gazze için eller duaya kalktı

Program Kur’an tilaveti ile başladı. Ardından Gazze Dayanışma Platformu adına Oktay Sarı giriş konuşması gerçekleştirdi.
Sarı, konuşmasına şu sözlerle başladı; Kıymetli Müslümanlar, bildiğiniz gibi 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin El Kassam Tugayları 10 yıldan fazla süredir devam eden ablukayı kırmak için siyonist rejime karşı Aksa tufanı adını verdiği bir hareket başlattı. Ancak Siyonist rejim bu harekete karşı adeta çıldırmışçasına karşılık verdi.
Gazze’nin onurlu ve izzetli halkı yaklaşık 2 yıldır devam eden bombalamalara, saldırılara, işkencelere, tarihin hiçbir döneminde görülmeyen bir sebatla karşı durdu ve durmaya devam ediyor. Gazze’nin onurlu ve izzetli halkının bu kararlı ve göğsümüzü kabartan duruşuna karşı Siyonist çete son olarak açlık kozunu devreye soktu. Zaten zor durumda olan Gazze’li Müslümanların direncini, onları aç ve susuz bırakarak kırmaya çalışmakta. Bu süreçte gelen haberler, 200 den fazla Gazzelinin açlık nedeni ile vefat ettiğini bizlere söylüyor. Gazzeliler bu çeteye karşı imanları ile direnmeye devam ediyorlar. Siyonist katiller ve avaneleri Gazze halkını bu yolla da yenemeyecekler inşallah.
Bu süreçte ne yazık ki dünyanın kalan kısmı ise kötü bir imtihan veriyor. Gazze’de yaşanan soykırım, işkence, açlık ve susuzlukla insanların öldürülmesi karşısında dünyanın geri kalan kısmı hala fiilen bir şey yapabilmiş değil. Son dönemde siyonist çeteyi destekleyen Avrupa ülkelerinin dahi yapılan zulme katlanamamaları ve siyonist çeteyi en azından eleştiren açıklamalar yapmaları bir nebze umut olsa da siyonist çetenin eylemlerini durdurabilmiş değiller.
Aynı durum nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde de pek farklı değil. Burada da dikta rejimlerin ve bu rejimlerin başındaki kişilerin kendi iktidarlarını koruma çabaları, Gazze de yaşanan zulme sessiz kalmaları hatta Mısır ve Azerbaycan gibi bazı ülkelerin siyonist çete ile işbirliklerini derinleştirmeleri Müslümanları daha fazla hayal kırıklığına uğratmaktadır. Bir kısım ülkelerin ise yaşanan zulme sessiz kalmalarını, harekete geçmemelerini ve bu çete ile ilişkilerini gizlice devam ettirmelerini tarih unutmayacaktır. Veyl olsun hepsine.
Biz Bursalı Müslümanlar ise siyonist çetenin saldırıları sonrasında kurduğumuz Gazze İle dayanışma Platformu çerçevesinde siyonist çetenin yaptığı zulme dur diyebilmek ve en azından rabbimiz katında bir mazeretimiz olması bilinci ile kimi zaman yürüyüşlerimiz ile kimi zaman basın açıklamalarımız ile kimi zaman da dualarımız ile Gazze’deki kardeşlerimizin yanında, zulmün karşısında olduğumuzu ilan etmeye çalıştık. Bu eylem ve faaliyetleri imanımızın bir gereği ve ibadet bilinci ile yapma gayreti içinde olduk. Evet belki fiilen kardeşlerimizin yanında olamadık ama yaptığımız eylemler ile onların yanında olduğumuzu, yapılan zulmü kabul etmediğimizi haykırdık. Aynı zamanda Gazzeli kardeşlerimizin bir an önce bu zulümden kurtulmaları ve siyonist çetenin yıkılışını görmek için dualar ettik. Siyonist çete zulmüne devam ettikçe biz sahada 3-5 kişi kalsak dahi bu eylem ve faaliyetlerimize devam edeceğiz inşallah. Sizleri de bu faaliyetlerde yanımızda görmek hem bizleri hem de Gazze’deki kardeşlerimizi sevindirecek ve bizi daha güçlü ve kararlı kılacaktır.
Ancak şu hususu da belirtmek istiyoruz, biz Müslümanlar olarak sadece Gazze’de yapılan zulme dur demek için bir araya gelmiyoruz. Dün Suriye’de devam eden ve hamd olsun zaferle sonuçlanan kıyamı yapan kardeşlerimiz için de meydanlardaydık, Mısır da diktatörler bundan 12 yıl önce Muhammed Mursi ve arkadaşlarına darbe yapıp Mısır’ın çeşitli yerlerinde ve özellikle Rabia Meydanında toplanan silahsız insanları katlettiklerinde de oradaki kardeşlerimiz için meydanlardaydık. Bu vesile ile hatırlatmak istiyoruz, Mısır’da o dönem darbeciler tarafından tutuklanan ve zindanlara atılan Şehit Muhammed Mursi’nin arkadaşları hala zindanlarda işkence görmektedirler. Bunları da unutmadık, kardeşlerimizin sesi olmaya ve onlara zulmedenleri lanetlemeye devam edeceğiz. Selam olsun Muhammed Mursi’ye ve onun dava arkadaşlarına.
Gazze Dayanışma Platformu olarak Doğu Türkistan’da, Arakan’da, Hindistan’da, Bangladeş’te ve ismini burada saymayı unuttuğumuz diğer coğrafyalarda yaşayan Müslümanların maruz kaldıkları zulümlerin karşısında olduğumuzu ve oradaki kardeşlerimizi de asla unutmayacağımızı hatırlatmak isteriz. İnşallah Gazze’deki mücahitler zafer elde edince bizler bu platform çatısı altında nerede bir zulüm yaşanıyorsa onun karşısında olacağız.
Yahudilerin ne kadar azgın nifak fitne meselesinde ne kadar inatçı bir toplum olduğunu, Allah’a ve resullerine isyan hususunda adeta el birliği yaparak örgütlenmekte inat eden bir toplum olduğunu anlatan ayeti kerimeleri çokça biliyoruz diyerek sözlerine son verdi.
Daha sonra konuşmacı olarak Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay söz aldı.
Alpay, konuşmasına şöyle başladı; Biliyoruz ki Allah kuranda bize yahudilerin nasıl azgın ve fitne bir toplum olduğunu anlatmaktadır. Bunlar nasıl oldu da Allah’a ve resulüne karşı bu kadar isyan ettiler, bu kadar çok fitneyi fesadı deruhte ettiler, nasıl oldu da işi kendilerine gönderilen peygamberleri katletmeye kadar götürdüler diyerek hayret ediyoruz. Hatta okuduğumuzda o kafirlerin o zalimlerin sadece mümin oldukları için Müslümanları Ateş çukurlarının içine atarken nasıl da eğlendiklerine Kur’an-ı Kerim bize anlatır. O Yahudi karakterinin aynelyakin şahidi oluyoruz bugün. Çocukları öldürüp kahkaha atan, kadınları canlı hedef haline getirip gülüp oynayan mülteci kamplarında nasıl zulüm işledikleri görüyoruz. Nasıl bir rezillik içerisinde olduklarını biliyoruz. Bugün Siyonizm dediğimiz İsrail dediğimiz hikaye basit bir askeri işgalden ibaret değildir. Askeri işgalin üzerine büyük, derin bir insanlık ve İslam düşmanlığı üzerimize gelmektedir. Bakın bugün İsrail’de bir Netanyahu yok, İsrail yüz binlerce Netanyahu dan oluşan bir cinayet şebekesinin adıdır. Eğer biz sadece Netanyahu ile kalırsak bu mücadelede hata ettiğimizi ve yanıldığımızı bilmeliyiz dedi.
Daha sonra Alpay sözlerine şöyle devam etti; Bugün İsrail toplumunun içerisinde Netanyahu’nun yaptıklarını az görüp baştan sona Gazze’yi yakıp yıkmayı iddia eden ve bunu televizyon ekranlarında gazete köşelerinde yazıp konuşan paylaşan binlerce on binlerce Siyonist Yahudi var. Ve Siyonizm nedir dediğimiz de yüz binlerce cinayet şebekesinin adıdır diyebiliriz. Yarabbi bu katilleri bu zalimleri rezil ve zelil bir biçimde Filistin topraklarından atmayı bizlere nasip et.
İsrail kendi başına bir devlet kendi başına bir diplomasi kendi başına bir Ordu kendi başına bir toplum olmadığını net bir biçimde biliyoruz. Ve bizim bunu topluma anlatmak gibi bir görevimiz olduğunu da unutmamalıyız. İsrail’i bağrımıza saplayan güç muhakkak ki Avrupa sömürgeciliğidir. O devleti bir ileri karakol gibi üzerimize süren çocuklarımızı kadınlarımızı katlettiren onu en ileri teknoloji silahlarla donatıp coğrafyamızın en mübarek beldelerini ateşe veren Kudüs’ü, Mescidi Aksa’yı ve El Halil camisini bununla namusumuzu iffetimizi çiğnemek için örgütlenen bir gücün ABD olduğunu unutmamalıyız. İsrail Orta Doğu’da askeri garnizonun bizzat Batı’nın sömürgecilik faaliyetlerinin bir tezahürü olduğunu ifade etmek mecburiyetindeyiz.
Eğer bugün İsrail’in katliamlarında cinayetlerinden barbarlıklarından vahşetlerinden şikayet ediyorsak, bu şikayetimizi hayırlı bir amel olarak, bu cinayetleri işleyen şebekeleri teşhir etmek niyetindeysek o zaman Amerika Birleşik Devletleri’nin İngiltere’nin Almanya’nın Fransa’nın ve diğer batılı devletlerin İsrail’e askeri açından iktisadi açısından diplomatik açıdan kültürel açıdan nasıl desteklediğini de muhakkak surette gündeme getirmeye mecburuz.
ABD’den Rusya’ya Kanada’dan Hollanda’ya İtalya’ya Yunanistan’a kadar dünyanın dört bir köşesinde Müslüman olsun olmasın bütün insanların Filistin’den yana olması, Filistin adına bir vicdan ayaklanmasına girişmesi buna karşın İsrail e ve İsrail’in işbirlikçilerine lanet okunması bu savaşın uzun vadede kim tarafından kazanıldığını ve kimler tarafından kaybedildiğini bir göstergesi olacaktır. Bugün bakıldığında sadece ve sadece yakıp yıkması İsrail’in kazandığı anlamına gelmez. Binlerce müslümanı cezaevine atıp işkence etmesi İsrail’in güçlü kuvvetli kudretli olduğu anlamına gelmez. İsrail’in Filistin’de bu kadar yakıp yıkması katletmesinin temelinde derin bir meşruiyet krizi vardır. Bu krizde şu anlaşılıyor ki İsrail buraya ait bir devlet değildir. İsrail buraya ait bir toplum değildir İsrail buraya ait bir kültür değildir ama Filistin ama İslam ama Müslümanlar ama ahlak evrensel hukuk vicdan adalet bu topraklarda doğup ve bu topraklara aittir.
Bu akşam burada toplanan bu topluluk duanın ve yapılan konuşmaların bundan önce ya da bundan sonra yapılan yapılacak olan konuşmaların faaliyetlerin her birinin Rabbimiz katında muhakkak Salih ameller zümresine dahil edileceğine inanıyorum. Allah rızasına mazlumun sesine sahip çıkmak için buraya geliyoruz. İnşallah bugün buradayız umutsuzluğun tezahürü olarak değil bizzat ümidim ve hakikatın tezahürü olarak buradayız. Çünkü biz Müslümanlar olarak Allah’ın yardımından Allah’ın vaadinden Allah’ın bize lütfedeceği gaybi destekten umudumuzu kesmedik kesmeyeceğizde. Allah’ın rahmetinden ancak küfür edenler inkar edenler ümidini keserler. İşte bakın henüz bir sene önce Bangladeş’in diktatörü Şşeyh Hasina Bangladeş’ten kaçmak zorunda kaldı. Bugün Suriye sahasında ne Rusya kaldı ne de İran kaldı Amerika’da çekilmek için değişik pazarlıklar yapmak durumunda ve nihayet 5 sene önce de Afganistan da 20 yıllık NATO ve Amerikan işgali sona erdi. Değerli kardeşlerim bizim üzerimize yazılan şey umutsuzluk değildir, karamsarlık değildir içe kapanmak hiç değildir. İşte burada mümin erkek ve mümin kadınların birbirlerinin dostu ve Velisi olduğunu asla ve katta unutmamalıdır. Kafirleri ve şeytanın yoldaşlarının dost edinmeyeceğinin bilinmesidir dedi.
Alpay, konuşmasını şunlarla bitirdi; Dünyanın dört bir tarafı mücadelenin bir parçasıdır. Biz burada Ebu Ubeyde’nin bir parçası Gazze’nin toprağı Hamasın bir neferi olmak durumundayız. Ayrıca çocuklarımıza bu mücadeleyi ve direnişi taşımakla mükellefiz. Karadan denizden havadan ve onlarca yıldır kuşatılan binlerce ton bombanın altında ateşle kavrulmasına rağmen tek bir sesleriyle İsrai’lin tanklarını havaya uçuran mücahidlerin yanında olduğumuzu bütün Bir Dünyaya ilan etmek mecburiyetindeyiz. Bu mücadele irade mücadelesidir, sabır mücadelesidir, şükür mücadelesidir ve tağutlara karşı kafirlere karşı zalimlere fasıklara karşı hiçbir surette ertelenmeyecek bir mücadeledir. Gücümüz neye ne kadar yetiyorsa Gazze’ye destek olmak durumundayız. Gayba inanan ölümden korkmayan ve onların mücadelesi şehadeti seven bütün Bir Dünyaya emsal oluşturacak bir mücadeledir diyerek sözlerine son verdi. Daha sonra cemaatle nama ile kunut duası eda edilerek program son buldu.