Amasya’da küreselleşmenin etkileri ve boyutları konuşuldu 

Kuran-ı Kerim tilavetinin ardından seminerin açılış konuşmasını gerçekleştiren Amasya İHH Yönetim Kurulu Üyesi Fatih Akgül, başta Gazze ve Suriye olmak üzere yaşanan tüm gelişmeler karşısında sorumluluklarımızı hatırlamak, yaşanan süreçleri doğru değerlendirmek, özellikle Gazze’yi gündemimizden düşürmemek için aylık olarak yapılan seminerler gerçekleştirdiklerini; dualarımızla, eylemlerimizle, maddi yardımlarımızla tüm mazlumlara desteğimizi sürdürmek gerektiğini vurgulayarak seminere katılan herkese teşekkür etti. 

Açılış konuşmasının ardından söz alan Burhan Taşkaya, küreselleşmenin tüm dünyada olduğu gibi Müslümanları da hem ekonomik hem de kültürel boyutta etkilediğini; yaşanan süreci sadece teşhis etmekle kalmayıp aynı zamanda sorunların çözümüne yönelik bir gayretin için olunmasının önemine işaret ettiği konuşmasında şu hususlara değindi: 

Küreselleşme Tek Tip Hayat Tarzını Oluşturdu 

Küreselleşme veya küresellik, küresel tarih veya küresel kapitalizm ile ilgili literatür günden güne artmaktadır. Son yüzyılın 50’li yıllarında kimileri atom çağı demek için can attı. 60’lı ve 70’li yıllarda bazıları kemale ermiş endüstri toplumundan; diğerleri geç kapitalizmden bahsederken; 80’li yıllarda risk toplumu çok yankı yaptı.  

Modernleşme veya postmodern kavramı da moda oldu ancak somut bir şey ifade etmediği için toplumun genel bilincine yerleşemedi. Küreselleşme ise daha başka kalibrede bir kavramdır. Pek çok insanın tecrübeleriyle ilişkilidir. Bir taraftan tüketim ve iletişim vasıtasıyla gerçekten de neredeyse yerkürenin tamamı zengin ülkelerde yaşayanların evin içine girdi. Diğer yandan Sovyet bloğunun dışarıya kapalı özel dünyasının dağılmasıyla tüm gezegen tek tip batılı modern bir hayat tarzı, nüfuzu altına girmiş göründü.  

Küresel Güçlerin Hiçbir Ahlaki Normu Yoktur 

Küreselleşmenin toplumları etkileyen iki boyutu üzerinde konuşmak istiyorum. Bir boyutu ekonomik, diğer boyutu ise kültürel. Ekonomik açıdan bakıldığında görünüşe göre piyasa güçlerinin devlet düzenlemelerinden kurtulması, iletişim ve bilgi işlem alanlarındaki teknolojik yenilikler neticesinde arz ve talebin dünya çapında etkili olduğu pazarlar ortaya çıkmıştır.  

Geniş görüş yelpazesinin her iki ucu küreselleşme hayranları ve küreselleşme karşıtları tarafından tutulmuştur. İlki küreselleşmeye yeni bir büyüme ve refah çağının başlangıcı olarak memnuniyetle karşılarken; ikincisi bunu demokrasi, işçi hakları, fakir ülkeler ve küresel ekosistem aleyhine batılı kapitalist ülkelerin ve Çin’in giderek artan küresel egemenliğinin ortaya çıkışı olarak görmektedirler.  

Eğer sesli görüşlere sahip yazarlar arasında genel bir fikir birliği varsa o da Küreselleşmenin Ulus devletinin önemine meydan okuduğu ve devletlerle piyasalar arasındaki güç dengesini piyasalar lehine değiştirdiği üzerinedir. Yaşanan bu tablo piyasayı elinin altında tutan küresel güçlerin hiçbir toplumda ahlaki normu tanımadıklarını ortaya koymaktadır.  

Küreselleşme Bizi Farklı Kılan Değerleri Yok Etmektedir 

Küreselleşme hakkında mutabık olan ikinci bir özellik onun kültür altında toplanan bütün alanlara tesir ettiğidir. İletişim teknolojisi ve batının dünya çapında faaliyet gösteren kültür endüstrisi tarafından harekete geçirilen kültürel küreselleşme ilk etapta homojenleşme, Amerikan kitle kültürünün geleneksel çeşitliliğinin yok olması pahasına bütün gezegendeki hakimiyeti olarak anlaşıldı. 

Dünya çapındaki kültürel ürünlerde görülen standartlaşma ve yakınlaşma aynı zamanda yiyeceklerden, giyeceklere, müzeye, filmlere, televizyona, mimarlığa kadar belirli tarzların, markaların zevklerin ve pratiklerin artık küresel olarak revaçta olmasına sebep olmaktadır. 

Mimaride, yeme içmede, giyim kuşamda her ince detayı düşünen bir medeniyetin çocuklarıyız. Küreselleşme insanların giyiminde cinsiyeti önemseyen, mimarisinde mahremiyeti önceleyen, yeme içmede fakiri gözeten bir medeniyetin değerlerini yok etmiştir. Cinsiyetsiz, sınırsız tüketim anlayışına sahip bir toplum oluşturmayı amaçlayan küresel sistem bizleri her taraftan kuşatma altına almaktadır. 

Küreselleşmenin Panzehiri Bireysellikten Uzak Durmaktır 

Küreselleşme karşısında tasvir ve teşhis yapılması yeterli değildir. Bu sürecin biz Müslümanları olumsuz etkilediği, her geçen gün bizleri daha fazla kuşattığı ortada. Ancak bu soruna yönelik çözümler üretme konusunda zafiyet gösterirsek daha fazla kuşatma altında kalmak durumunda kalacağız.  

Küreselleşmeye karşı bireysel mücadele etmek mümkün değildir. Buna yönelik bir cemiyetin veya yapının içerisinde olmak küresel kuşatmadan kendimizi ve çocuklarımızı korumaya sebep olacaktır. Aynı zamanda islami değer ve kültürümüzü toplumsal düzeyde yaşatmaya ve bunu sürekli hale getirmeye gayret etmeliyiz.  

  

img-20250429-wa0042.jpg

 

 

Başa dön tuşu