İnsanın Yaratılış Gayesi: Allah’ı Bilmek ve Sevmek

İnsanın yaratılış amacı, Allah’ı bilmek ve O’na yönelmektir. Bu yöneliş, kalbin ve ruhun gıdası olan marifetullah ile gerçekleşir.

İnsanoğlu, fıtrat itibarıyla iki yönlü yaratılmıştır: biri cismânî (maddî), diğeri rûhânî (manevî). Cismanî yönü arzular, öfke, şehvet ve nefis kuvveleriyle hareket eder; rûhânî yönü ise kalp, ruh ve akıl vasıtasıyla Allah’ı bilmeye, O’na yönelmeye, O’nu sevmeye meyillidir.

Kur’an, bu yönelişi “Ben cinleri ve insanları, ancak (Beni bilip) Bana kulluk etsinler diye yarattım.” ayetiyle haber verir. Bu kulluğun özünde bilmek (maʿrifet) vardır; çünkü ibadet, Allah’ı tanımanın meyvesidir.

Dolayısıyla insanın hakikî gayesi marifetullah, yani dünyada Allah’ı tanımak ve âhirette O’nun cemâlini müşâhede etmektir. Zira bilmek, sevmeyi doğurur; seven sevdiğine itaat eder; bu da insanı Allah’ın rızasına ulaştırır.

İmam Gazâlî, İhyâʾ ʿUlûmi’d-Dîn isimli eserinde, kalbin lezzetinin Allah’ı bilmek ve tanımak olduğunu ifade eder. Gözün lezzeti görmek, kulağın lezzeti işitmek, dilin lezzeti tatmak, burnun lezzeti koklamak; kalbin lezzeti ise Allah’ı bilmek, O’nu sevmek ve O’nunla huzur bulmaktır.

Dünyevî tüm hazlar zamanla solar, ama marifetullah’tan doğan kalbî lezzet ölmez; zira o, Allah’ı bilmenin ve O’nunla yaşamanın hazzıdır. Kur’an, bu ilahî aydınlanmayı şöyle haber verir: “Allah, kimin göğsünü İslâm’a açmışsa, o Rabbinden bir nur üzeredir.” Bu nur kalbe doğduğunda insan artık basîret (manevî görüş) sahibi olur.

Marifetullah, hem ilmin kemali, hem imânın hakikati, hem de kalbin Allah’ı tanımasıdır. Bu, sadece kavramsal değildir; şuhûdîdir yani gözle değil, kalple görülür, ruhla sezilir. Bilgi marifete, marifet muhabbete, muhabbet vuslata dönüşür. Kim O’nu bilirse, O’ndan başkasını tanımaya ihtiyaç duymaz.

Kur’an’da nur kavramı, sadece fizikî ışık değil; varlığın ilahî dayanağı olarak geçer: “Allah, göklerin ve yerin nurudur.” Bu ayet, varlığın O’nun nuruyla kaim olduğunu bildirir. Varlık, Allah’ın nuruyla var olur; bilgi, O’nun nuruyla bilinir.

Bâtınî lezzetler, insanın asıl yaratılış gayesi olan marifetullah, muhabbetullah ve ihsan şuuru etrafında şekillenir. İman, zikir, tefekkür, marifet, muhabbet, ihsân, tevekkül, rızâ, itmi’nân gibi kavramlar, kalbin ve ruhun gıdasıdır. Kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur.

Sonuç itibarıyla, insanın yaratılış gayesi, Allah’ı bilmek, O’nu sevmek ve O’nu görür gibi yaşamaktır. Kalp bu zikirle uyanır, bu marifetle dirilir, bu tefekkürle derinleşir. Kalbe doğan marifet nuru, insanı hem dünyada hem ahirette huzura taşır.

Başa dön tuşu