İSLAM MİRAS HUKUKU’NDA GÖREV – HAK EŞİTLİĞİ II

KUR’ÂN’DA ERKEKLER VE KADINLARIN PAYLARI

Açıklamalarımızı çocuk, eş, ana-baba, ana bir veya ana baba bir kız kardeş şeklinde ayırarak yapacağız.

ERKEK

I. Çocuk Olarak Erkek

a.) Erkek çocuk ana babasının tek varisi olursa mîrasa konu malın tamamını alır.

b.) Erkek çocuk kız kardeşleriyle bir arada varis olursa kızlarını iki katı pay alır. (Nisa 4/11)

II. Eş Olarak Erkek

Karısı ölen koca, karısının kendisinden veya bir başka erkekten çocuğu varsa dörtte bir, yoksa malın yarısını alır. (Nisa 4/12)

III. Baba Olarak Erkek

Baba, ölen çocuğuna onun eşi ve çocuklarıyla birlikte varis olduğunda ana  gibi altıda bir alır. Çocuğuna yalnızca anasıyla birlikte varis olduğunda ise malın üçte ikisini alır. (Nisa 4/11)

IV. Kardeş Olarak Erkek

Erkek, anası babası ve çocuğu olmayan ana bir kardeşine altıda bir varis olur. (Nisa 12) Kardeşler birden fazla olursa üçte bire eşit olarak varis olurlar.

Erkek ana-baba bir kardeşine tek başına varis olduğunda malın tamamını alır. Erkekli ve kızlı kardeşleriyle birlikte varis olduğunda ise iki kızın payını alır; terekeyi aralarında ikili birli paylaşırlar. (Nisa 176)

KADIN

I. Kız Çocuğu Olarak Kadın

a.) Kız çocuğu ana basınının tek varisi olursa mîrasa konu malın yani terekenin yarısını alır.

b.) Varisler iki veya daha fazla kız çocuğu olursa malın üçte ikisini alırlar.

c.) Erkek kardeşi-kardeşleriyle bir arada varis olursa erkek kardeşin yarı payını alır. (Nisa 4/11)

II. Eş Olarak Kadın

Kocası ölen kadın, kocasının kendisinden veya bir başka kadından çocuğu varsa sekizde bir, yoksa dörtte bir alır. (Nisa 4/12)

III. Ana Olarak Kadın

Ana, ölen çocuğuna onun eşi ve çocuklarıyla birlikte varis olduğunda baba gibi altıda bir alır. Çocuğuna yalnızca babasıyla birlikte varis olduğunda üçte bir alır. Ölen çocuğuna babası ve çocuğunun kardeşleriyle birlikte varis olduğunda ise altıda bir alır. (Nisa 4/11)

IV. Kardeş Olarak Kadın

Kadın, anası babası ve çocuğu olmayan ana bir kardeşine altıda bir varis olur. (Nisa 12)

Ana-baba bir kardeşine tek başına varis olduğunda malın yarısını, diğer kızlı erkekli kardeşleriyle birlikte varis olduğunda ise erkeğin yarı hissesini alır; Terekeyi aralarında ikili birli paylaşırlar. Okuyalım:

“Onlar senden cevap/fetva isterler. De ki: Allah size babasız ve çocuksuz kişinin mirası hakkındaki hükmünü şöyle açıklıyor:

Ölen kişinin çocuğu yok bir kız kardeşi varsa, bıraktığı malın yarısı o kız kardeşinindir. Ama ölen kız kardeşinin çocuğu yoksa erkek kardeşi ona mirasçı olur.

Eğer kız kardeşi iki ise, geride bıraktıklarının üçte ikisi onlarındır. Ama mirasçılar erkek veya kız kardeşler olarak çok iseler, bu durumda erkek için kadının iki payı vardır. Allah şaşırıp sapmayasınız diye size hükmünü açıklıyor. Allah her şeyi bilendir.” (Nisa 176)

***

Görüleceği üzere kadın çocuğuna ve ana bir kardeşine varis olurken erkekle eşit hisse almaktadır. (Nisa 11,12) Ama özellikle kız çocuğu ve eş olarak erkeğin iki hissesine nispetle bir hisse almaktadır.

ERKEĞE VERİLEN FAZLALIK YÜKLENEN GÖREVLERE KARŞILIKTIR

Sunulan örneklerde görüleceği üzere erkeğe verilen fazlalık, erkeğe erkek olduğu için tanınmış bir ayrıcalık değildir. Aşağıda açıklanacağı üzere yüklenen görevlere karşılık verilen haktır. Bilinmeyen husus da zaten budur.

Kadının Erkek Gibi Görevli Oluşu

Burada yeri gelmişken açıklayalım; kadının fiziksel ve ruhsal yapısından kaynaklanan bazı istisnalar dışında görevler bakımından kadınlarla erkekler arasında fark yoktur.

Onlar erkekler gibi namaz, oruç, zekât, hac, doğru sözlülük, adalet, sözlere ve sözleşmelere bağlılık gibi görevlerle yükümlüdür. Rabbimizin faiz, içki kumar, çıplaklık, zina, eşcinsellik, yalan, hased, kin, işkence ve öldürme gibi yasaklarından kaçınmakla da mükelleftir.

Kadınlar erkekler gibi hukuken mülkiyet ve yönetim haklarına sahiptirler. Mallarıyla diledikleri gibi ekonomik faaliyetlerde bulunabilirler.

Onlar erkeklerden farklı olarak mehir verme, ailenin nafakasını temin etme ve meşru savaşlarda ön safta fiilen savaşma gibi görevlerle yükümlü tutulmamıştır.

İlk nazarda adaletle çelişir gibi görülecek çocuklar olarak mîrasta yarı pay alma durumu yukarıda değinildiği üzere kadına kadın olduğu için getirilen bir kısıtlama değildir. Erkeğe verilen fazlalık da erkek olduğu için değil yüklenen görevler sebebiyledir.

 Şimdi yüklenen bu görevleri görelim.

1.) Mehir Verme ve Boşama Tazminatı: İslam aile düzeninde erkek doğrudan boşama hakkına sahip olduğu için erkek kadına, evliliğin sözleşmesiyle birlikte kadının razı olacağı miktarda -ön teminat olarak nitelenebilecek- mehir (Kur’ân dilinde Sadukkat) vermekle yükümlüdür. (Nisa 4) Kadının kabulü ile Mehir peşin olarak ödenmezse erkek üzerinde yargıda geçerli borç olarak kalır.

Erkek, karısından kaynaklanmayan bir sebeple onu boşarsa ayrıca boşanma tazminatı da öder. (Bakara 2/241)

Bu iki görev de Rabbimizin buyruğudur.

2.) Nafakayı Üstlenme: Erkek ailenin kuruluş masrafları yanısıra nafakasını temin etmekle de yükümlüdür. Nafaka yükümlülüğü kadının ve çocukların barınma, yeme içme, giysi, sağlık ve gereğinde hizmetçi giderlerini içine alır. (Nisa 34; Talak 6-8; Bakara 233)

3.) Fakir Ana Babaya İhsan: Bir diğer anlatımla fakir ana babaya nafaka verme öncelikli olarak erkeğe yüklenmiştir. (İsra 17/23-26; Lokman 31/14…)

4.) Sosyal Giderlere Katılma: Trafik kazaları gibi toplumda gerçekleşecek hata ile insan öldürmelerde maktülün varislerine ödenecek diyete katılma da özellikle erkeğin görevidir. (Nisa 4/92)

5.) Eğitim ve Öğretim Giderleri: Hukuken değilse de örfün yükümlü kıldığı erkeğin giderlerine çocukların ergenlik sonrası orta ve yüksek eğitim masraflarını da ilave edebiliriz.

Erkek açıklanan bu mali görevlerini yapacak gelire sahip olamazsa İslam Toplumu’nda başta zekât olmak üzere sosyal yardım alır.

Erkeğin bu mali görevlerine karşın -çalışarak veya ailesinden mîras alarak zengin olsa bile- kadının hukuken nafakaya katılım görevi yoktur. Nafaka yükümlülüğüne katılması kendisi için büyük sevaplar kazanacağı erdemi olur. Kaldı ki zengin kadın fakir kocasına zekât da verebilir.

Şartlar değişmiş kadın çalışma hayatına girmiştir, erkek çocuklarla kız çocuklar eşit mîras almalıdır şeklinde tarihselci olarak nitelenebilecek görüş, erkeklere yüklemen görevlen çizgisinde değerlendirildiğinde adalet değil zulümdür.

Eşit mîras dağıtımı halinde erkeklere yüklenen görevlerin de düşürülmesi gerekir ki bu durum İslam aile düzenini bozar, toplum düzenini de çökertir.

Hulasa İslam Mîras hukukunda varisler ve paylarını Allah belirlemiş ve de koyduğu aşılmaması gereken  sınırları Nis a 13’de HUDUDULLAH şeklinde nitelemiştir.  Hududulah’ı gözetenleri Cennet’le müjdelemiş ve çiğneyenleri de azap ile uyarmıştır:

“İşte bu varisler ve paylarına ilişkin ölçüler Hududullahtır/Allah sınırlarıdır. Kim bu sınırları koruyarak  Allah’a ve Resûlüne itaat ederse Allah onu, kıyılarından ırmaklar akan cennetlere sokar ve onlar orada ebedî olarak kalırlar. Pek büyük kurtuluş da budur.

Ve kim varisler ve paylarına ilişkin ölçüleri çiğneyerek Allah’a ve Resûlüne isyan eder ve sınırlarını aşarsa onu da içinde daimî kalmak üzere ateşe atar ve artık ona aşağılatıcı bir azap vardır.” (Nisa 13,14)

**

Bu arada çokça gündeme getirilen bir konuya da açıklık getirelim:

DİN AYRILIĞI MÎRASA ENGEL MİDİR?

İlgili mîras ayetleri olan Nisa 7, 8, 11, 12, 33, ve 176 da mirası bırakacak ve alacaklar arasında açık bir şekilde din birliği şartı koşulmamaktadır. Ne var ki bu konuda Peygamberimizden “Mümin kâfire, kafir mümine varis olamaz” şeklinde bir hadis rivayet edilmektedir. (Buharî Hn. 6764)

Bu konu Kur’ân ve Sünnet bağlamında yeniden incelenmelidir.

Müslümanlar olarak kendileriyle evlenebileceğimiz ve çocuklarımızın anası kılabileceğimiz Ehl-i Kitab kadınlarla vâris ve muris (mîras bırakan) ilişkisi kurulamayacağına ilişkin Kur’ânî bir engel görülmemektedir

Kaynağını verdiğimiz hadîste geçen el-Kâfir kelimesi, kendileriyle evlilik gibi kalıcı ilişkiler içine giremeyeceğimiz müşrikleri/deistleri işa ret ediyor olsa gerektir? Çünkü Kur’ân’da el-Kâfir sözcüğü müşrikleri de içine almaktadır. (Mümtehine10; Maide 72) Kaldı ki bu hadise rağmen Müslümanın Kâfir’e vâris olabileceği görüşü Tâbiîn döneminden beri bir çok bilginimiz tarafından seslendirilmektedir. Doğruları en iyi bilen Allah’tır. (Bak. Yûsuf Karadavî, el-Fetevâz-Şâzzetü, Dâruş-Şurûk Kahire 2010)

Devam edecek

ALİ RIZADEMİRCAN

İSLAMİ HABER “MİRAT”  -YOUTUBE- 

YAZARIN DİĞER YAZILARINA ULAŞMAK İÇİN BURAYA TIKLAYINIZ 

 

Başa dön tuşu