Müslümanlar uyanın: Siyonistler Mescid-i Aksa ”hedeflerine” her zamankinden daha yakın

19. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu, Kudüs’teki dini mekânların yönetimini düzenleyen bir anlaşma yaptı. Bu anlaşma, Statüko olarak bilinir hale geldi ve uluslararası norm olarak kabul edildi. Anlaşmaya göre, 144 bin metrekarelik Mescid-i Aksa külliyesi tamamen Müslüman idaresinde olacaktı. Bu yetki, Ürdün’ün himayesindeki İslami Vakıflar İdaresi’ne (Waqf) bırakıldı.

1994’te soykırımcı israil, Ürdün ile imzalanan barış anlaşmasında bu vesayeti resmen tanıdı. Ancak 1967’den itibaren israilin işgaliyle birlikte bu statüko adım adım aşındırılmaya başladı.

2000’den sonra kırılma noktası

2000 yılında dönemin muhalefet lideri Ariel Şaron’un yüzlerce askerle Mescid-i Aksa’ya baskın düzenlemesi, İkinci İntifada’yı tetikledi. O tarihten sonra soykırımcı israil, camiye girişleri kısıtladı, yaş sınırlamaları getirdi ve Filistinlilerin ibadet hakkını engelledi.

Eş zamanlı olarak, aşırı sağcı Yahudi gruplar silahlı korumalar eşliğinde baskınlara başladı. Bu gruplar, Aksa’nın yıkılarak yerine üçüncü Yahudi mabedinin inşa edilmesi çağrısında bulunuyor.

Yeni ”normal”

2009’da 5 bin olan Yahudi baskıncı sayısı, 2019’da 30 bine yükseldi. 2017’den itibaren baskınlar neredeyse her gün yapılmaya başlandı. Bugün ise bu baskınlar, açıkça toplu dualar, Tevrat okumaları, İsrail bayrakları ve dini ayinlerle gerçekleştiriliyor.

2024’te baskınlara katılanların sayısı 57 bini geçti. İsrail’in aşırı sağcı güvenlik bakanı Itamar Ben Gvir, cami içinde Yahudi dualarına serbestlik tanıyan yeni bir politika başlattı. Bu, Statüko’nun fiilen sona erdiği yorumlarına neden oldu.

Ürdün vesayeti erozyona uğruyor

Ürdün’ün Mescid-i Aksa üzerindeki koruyuculuğu kâğıt üzerinde devam etse de fiiliyatta israilin tam kontrolü sağladığı belirtiliyor. Vakıf yetkilileri, basit bakım ve onarım işlerinin dahi İsrail’in iznine bağlı olduğunu söylüyor. 2022’de Ürdün Kralı Abdullah tarafından gönderilen halılar, israil tarafından sınırda engellenmişti.

Bir Vakıf yetkilisi, “Yetkimiz sıfır. Her şey için izin gerekiyor. Camide tam bir israil egemenliği dayatılıyor,” sözleriyle durumu özetliyor.

Üçüncü mabed planı

2023’te Likud milletvekili Amit Halevi, Aksa külliyesinin %70’inin Yahudilere ayrılmasını önerdi. 2024’te Itamar Ben Gvir, cami içinde bir sinagog kurulmasına destek verdi. israilli aşırı sağcı bakanlar, açıkça “Üçüncü Mabed’in inşasından” söz ediyor.

Filistinliler, Aksa’nın tıpkı Hebron’daki İbrahim Camii gibi önce zamansal, ardından mekânsal olarak bölüneceğinden endişeli. 2025 Ramazan ayında israilin İbrahim Camii’ni Cuma günlerinde Müslümanlara kapatması, bu planın parçası olarak değerlendiriliyor.

İslami Vakıf yetkilileri, yaşananların basit ihlaller değil, Mescid-i Aksa’yı tamamen Yahudileştirmeye yönelik kapsamlı bir proje olduğunu vurguluyor. “Filistinliler ve İslam dünyası, bunun zamanla yarışan bir plan olduğunu anlamalı ve geri dönülmez hale gelmeden karşı koymaya hazırlanmalı,” diyorlar.

Başa dön tuşu