Allah hakkında mı şüphe (etmektesiniz)? gökleri ve yeri yaratandır

قَالَتْ رُسُلُهُمْ اَفِي اللّٰهِ شَكٌّ فَاطِرِ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ يَدْعُوكُمْ لِيَغْفِرَ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرَكُمْ اِلٰٓى اَجَلٍ مُسَمًّىۜ قَالُٓوا اِنْ اَنْتُمْ اِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَاۜ تُر۪يدُونَ اَنْ تَصُدُّونَا عَمَّا كَانَ يَعْبُدُ اٰبَٓاؤُ۬نَا فَأْتُونَا بِسُلْطَانٍ مُب۪ينٍ ﴿١٠﴾
“Peygamberleri dedi ki: Allah hakkında mı şüphe (etmektesiniz)? gökleri ve yeri yaratandır; O, sizi, günahlarınızı bağışlamak için davet etmekte ve sizi adı konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Dediler ki: Siz, bizim benzerimiz olan birer beşerden başkası değilsiniz. Siz bizi, babalarımızın tapmakta olduklarından çevirip-engellemek istemektesiniz, öyleyse bize apaçık olan ispatlayıcı bir delil getirin.” (İbrahim / 10)
Gökler ve yer, bozulmamış fıtratla kendilerini yoktan varedenin yüce Allah olduğunu söyledikleri halde Allah hakkında şüphe olur mu hiç? Göklerle yer insanı ürperten, görkemli ve apaçık iki kanıttırlar. Bunlara yalnızca işaret etmek bile çarçabuk doğruyu kabul etmeye yöneltir.
“O bazı günahlarınızı bağışlamak için sizi doğru yola çağırıyor”
Aslında yüce Allah onları imana çağırmaktadır. Bağışlanma bunun sonucunda gerçekleşir. Âma ayetin akışında çağrı doğrudan doğruya bağışlanmaya yapılan çağrı olarak ifade ediliyor. Bu durumda bağışlanmaya çağrılan bir kavmin tepkisinin bu olması hayret verici bir davranış olarak belirginleşiyor:
“O bazı günahlarınızı bağışlamak için sizi doğru yola çağırıyor.” “Bu konuda size belli bir sürenin sonuna kadar mühlet tanıyor.”
Yüce Allah sizi bağışlanmaya çağırmakla beraber, daveti duyar duymaz inanmanızı veya yalanlar yalanlamaz sizi cezalandırmayı dilemiyor. O size bir diğer iyilikte de bulunuyor, size belli bir sürenin sonuna kadar mühlet tanıyor. Bu mühlet ya dünyada dolar, ya da hesaplaşma gününe kadar uzar. Bu süre içinde kendi kendinizle başbaşa kalın. Allah’ın ayetlerini ve peygamberlerinizin açıklamalarını düşünme imkânını bulursunuz. Mühlet tanıma nimetler sınıfına dahil edilmesi gereken rahmet ve hoşgörüdür.
FİZİLALİL KUR’AN
Bireyler söz konusu olduğunda “belirli bir süre” ya kişinin öldüğü zaman, ya da kıyamet günü olabilir. Milletlerin yükseliş ve düşleriyle ilgili “belirlenen süre” ise o toplumdaki kişilerin ortak davranışları ile belirlenir. Örneğin, eğer iyi bir toplum süresi dolmadan bozulmaya uğrarsa, belirlenen süre kısaltılmış ve yürürlükten kaldırılmış olur. Diğer taraftan eğer bozulmuş bir toplum iyiye doğru yönelip değişirse, süresi uzatılır; öyle ki kıyamete kadar bile yaşayabilir. Bu nokta Ra’d suresi 11. ayette şöyle ifade edilmiştir: “Gerçekten Allah, kendi özlerinde olanı değiştirip bozuncaya kadar bir toplulukta olanı değiştirip bozmaz…”
“Fakat onlar peygamberlerine dediler ki; “Siz de tıpkı bizim gibi birer insansınız, başka hiçbir özelliğiniz yok, bizi atalarımızın öteden beri taptıkları ilahlara tapmaktan vazgeçirmek istiyorsunuz.”
Kafirler şöyle demek istiyorlardır: “Siz de her yönüyle bizim gibi insanlarsınız, bizim gibi yiyor, içiyor ve uyuyorsunuz ve bizim gibi evlenip çocuk sahibi oluyorsunuz. Bizim gibi sıcaktan, soğuktan, hastalık ve kazalardan etkileniyorsunuz. Kısacası sizi peygamber olarak kabul etmemize, Allah’ın sizinle iletişim kurduğuna ve size meleklerini gönderdiğine inanmamıza neden olacak fevkalade ve harikulade birşey görmüyoruz.”
TEFHİMUL KUR’AN